Artık Babylon'daki her konserde içimizde dolmayacak bir boşluk...
54 yaşında hayata veda eden Mehmet Uluğ, kurucu ortağı olduğu Pozitif ve Babylon'la müziğe bakışımızı tazelemiş, önümüze yepyeni pencereler açmış, zevkimize ışık tutmuştu.
Müzik tarihi, sadece müzisyenleri değil, John Peel gibi radyo diskcokeylerini, Lester Bangs gibi gazetecileri, Tony Wilson gibi plakçıları, Hilly Kristal gibi barcıları da altın harflerle yazar, müzik için çarpan bu yüreklerin ardından yasa bürünür. Bizim de bir ‘Mehmet Uluğ’umuz vardı. Kardeşi Ahmet Uluğ ve arkadaşı Cem Yegül’le birlikte Pozitif’i kurarak müziğe bakışımızı tazelediler, önümüze yepyeni pencereler, geniş ufuklar açtılar, zevkimize ışık tuttular, keyfimize limon sıkanlara karşı kahramanca direndiler.
Pozitif’in düzenlediği pek çok festival ve konser sayesinde Khaled, Manu Chao, Peter Gabriel, John Cale, Beastie Boys, R.E.M., Noir Désir, Cecil Taylor, Archie Shepp, büyük bir zarafetle Beyoğlu gecelerine kazandırdıkları Babylon sayesinde Jimmy Scott, The Fall, Bill Frisell, Arto Lindsay, A Guy Called Gerald, Firewater, Bonnie Prince Billy, Buzzcocks ve daha nicelerini birkaç metre mesafeden canlı canlı izledik. Cazdan avangarda, rock’tan reggae’ye, elektronik müzikten geleneksel müziğe uzun ve parlak bir liste…
Müzikte en çok bilgisini, görgüsünü, arşivini kendine saklayanlardan korkulur. Mehmet Uluğ tam tersiydi. Müzik onun için ancak paylaşılınca güzelleşen bir karasevdaydı. Robert Koleji’nin ardından yüksek tahsil için gittiği ABD’de uzun yıllar yaşadı, izbe caz kulüplerine, ücra plakçılara dadandı. ABD defterini kapatıp Nepal ve Hindistan üzerinden Türkiye’ye döndüğünde 30’una varmamış, çiçeği burnunda bir mühendisti. Para getiren mühendisliktense para götüren müzikte karar kıldı. 1998’de yaptığımız Roll söyleşisinde şöyle diyordu: “Buraya döndüğümde artık her şeyi yapabilecek bir ruh haline sahiptim. Türkiye’de kulüp yok, konser yok, bok yok, püsür yok diye şikâyet edecek halim yoktu. Eğer yoksa ve olmasını istiyorsan, sen yap o zaman! Öyle değil mi?..”
Belli ki yaşama ilhamını dinlediği müziklerden alıyordu, kimini ağabeyi, kimini kardeşi, kimini komşusu bellemişti! Cihangir’de üç katlı daracık bir binadaki Pozitif ofisinin kapı zillerinden birine Sun Ra, öbürüne Bob Marley yazmıştı, gelen misafirleri, alacaklıları, postacıları afallatmak pahasına.
Pozitif, 1988’de kuruldu. Adını Bob Marley’in ‘Positive Vibration’ şarkısından alıyordu. Özal’ın neoliberal sisteminin tahtına iyice yerleştiği bir çağdı. Türkiye ekonomisi dünyaya açılırken, kültür endüstrisi de çaktırmadan araya kaynamaya çalışıyordu. Reggae’ci Zoanet’inki ilk, cazcı Steve Lacy’ninki ikinci Pozitif konseri olarak kayıtlara geçti. 1990’da ‘Uzaylı’ Sun Ra ve Arkestra’sının konseri, Uluğ’un gönlündeki ‘pozitif titreşim’in ta kendisiydi. Grubu İstiklal Caddesi’nde, peşlerinde yüzlerce kişiyle bir kamyonun kasasında gümbür gümbür çalarken gösteren siyah beyaz fotoğraf yıllarca Babylon’un duvarını süsledi.
Konser sponsorluğu için kapı kapı, şirket şirket dolaşıp destek dilenmek belki ağırına gidiyordu, ama işin sonunda yüzlerde güller açıyordu. Hayal bile edilemeyecek müzisyen ve gruplar birbiri ardına sahneye çıkıyor, müzikseverlerin yıllar süren açlığı ve susuzluğu hükmünü kaybediyordu. Akbank Caz, Parliament Caz, Fuji World Music Days, Efes Pilsen Blues, Efes Pilsen One Love, Rock’n Coke gibi festivaller, müziğin notalarının, kapitalizmin logolarına rağmen serbestçe çınlayabildiği eşsiz hatıralar olarak belleklerde yer etti.
Türkiyeli ve dünyalı müzikler arasında zihin açıcı harmanlar hedefleyen Doublemoon isimli plak şirketi 1998’de Pozitif bünyesinde faaliyete geçti. 1999’da, gayri resmi açılışı Butch Morris’in doğum günü partisiyle, resmi açılışı John Lurie & The Lounge Lizards konseriyle yapılan Babylon, İstanbulluların hayatına bir daha çıkmamacasına girdi. Babylon’da o günden bugüne 2000’e yakın etkinliğe ev sahipliği yaptı. Sonra Radyo Babylon ve Babylon Dergi girdi hayatımıza.
Türkiye’ye getirmek istediği müzisyenlerin ölümüne ne kadar çok üzüldüğüne yakınları şahittir. Fela Kuti’yi, Nusrat Fateh Ali Khan’ı, Amy Winehouse’u bizlerle buluşturamamak Mehmet Uluğ’u iki misli kedere boğmuştu. Şimdi onun erken kaybının ardından, Babylon’da izleyeceğimiz her konserde, içimizde dolmayacak bir boşluk, büyük bir eksiklik hissedeceğiz.
Mehmet Uluğ’un cenazesi bugün öğle vakti Teşvikiye Camii’ndeki cenaze töreninin ardından son yolculuğuna uğurlanacak.