Haberler ve Röportajlar

Posts in Istanbul
Istanbul

İstanbul, Pozitif’in söyleminde önemli bir yer tutar. İstanbul’un tılsımına ve potansiyeline inaçla çıkılan yolda, ilk zamanlar yurtdışındaki sanatçılar ve ajanslarına İstanbul anlatıldı, güven sağlandı. Gelen sanatçılar çok iyi ağırlandı, dostluklar kuruldu ve onların referanslarıyla yeni ilişkiler hayata geçti. İlk 5 senenin sonunda kurulan ilişkiler özel projelere, özel projeler kayıtlara dönüştü. Yapılan kayıtları değerlendirmek için Doublemoon plak şirketi kurulduğunda amaç Doğu-Batı, geleneksel-yenilikci, akustik-elektronik akımları bir araya getirmek, bunu dünyaya İstanbul’un sesi olarak sunmaktı. Bu amaçla Doublemoon çeşitli ülkede kendine iş-ortakları buldu, bu kanallar üzerinden İstanbul’u anlatmaya devam etti. 

Babylon’un açılmasıyla Asmalımescit dönemi başladı. Bu sırada İstanbul zaten tüm dünyada yeni ve cazip destinasyonlardan biri olarak öne çıkmaya başlamıştı, Babylon bu dönemin lokomotiflerinden oldu. İstanbul’a gelen çoğu yabancı gazeteci Babylon’a uğradı, Doublemoon ve Pozitif ile söyleşi yaptı. Istanbul, Newsweek, L’Express ve bir sürü seyahat dergisine kapak oldu, New York Times Babylon’dan bir fotoğraf kullanarak “Istanbul’s Sound is International” (İstanbul’un sesi uluslarası) diye haber yaptı. 

Read More
IstanbulAhmet Ulug
Şu anda bu yok. Belki gelişebilir. İnşallah

📋“Müzik daima pozitif mesaj verir” 1992 | Arredamento Dekorasyon | Murat Ertel-Ömer Madra  (röp.), Cem Akkan (foto.)

Ama caz ortamı olmadığı için Türkiye’de Türk caz müziği yok; çünkü Türkiye’de cazı yapan insanların bunu icra edecekleri medya yok. Ne kaset var, ne televizyon, ne de kaset endüstrisi. Kulüp deseniz hiç yok. Bu insanlar da müziklerini sunabilsinler, bu ortam yok. Can Kozlu’yla biz konuştuk mesela, “ben burada çaldığım zaman” diyor, “kapasitemin sınırlarını dolaşmıyorum” diyor. “Sahneden indiğim zaman bir efor sarfetmiş gibi hissetmiyorum kendimi” diyor. Çünkü sonuç olarak fazla bir rekabet ortamı yok. Kendini aşmak için bir dürtü yok. Bu olmayınca da müzik bir yere gitmiyor tabii. İstanbul’un bir caz ruhu yok. Ruh olmayınca caz da bir yere gitmiyor. Biz gerçi festival yapıyoruz, konser yapıyoruz; ama yani belli bir kitleye ulaşıyoruz ve o kitle yavaş yavaş büyüyor; ama kitle de sanıyorum çoğunlukla izleyici, müzisyen değil. Bir de müzisyenler arasında hareket olması lazım. Bu hareketin olması için kulüpler olması lazım, kulüpler olması için izleyicinin kulüplere gitmesi lazım. Hepsi birbirine bağlı. Şu anda bu yok. Belki gelişebilir. İnşallah.

Read More
IstanbulAhmet Ulug
Gerçekten büyük bir potansiyel var İstanbul’da

📋“Müzik daima pozitif mesaj verir” | 1992 | Arredamento Dekorasyon | Murat Ertel-Ömer Madra  (röp.), Cem Akkan (foto.)

Ama caz ortamı olmadığı için Türkiye’de Türk caz müziği yok; çünkü Türkiye’de cazı yapan insanların bunu icra edecekleri medya yok. Ne kaset var, ne televizyon, ne de kaset endüstrisi. Kulüp deseniz hiç yok. Bu insanlar da müziklerini sunabilsinler, bu ortam yok. Can Kozlu’yla biz konuştuk mesela, “ben burada çaldığım zaman” diyor, “kapasitemin sınırlarını dolaşmıyorum” diyor. “Sahneden indiğim zaman bir efor sarfetmiş gibi hissetmiyorum kendimi” diyor. Çünkü sonuç olarak fazla bir rekabet ortamı yok. Kendini aşmak için bir dürtü yok. Bu olmayınca da müzik bir yere gitmiyor tabii. İstanbul’un bir caz ruhu yok. Ruh olmayınca caz da bir yere gitmiyor. Biz gerçi festival yapıyoruz, konser yapıyoruz; ama yani belli bir kitleye ulaşıyoruz ve o kitle yavaş yavaş büyüyor; ama kitle de sanıyorum çoğunlukla izleyici, müzisyen değil. Bir de müzisyenler arasında hareket olması lazım. Bu hareketin olması için kulüpler olması lazım, kulüpler olması için izleyicinin kulüplere gitmesi lazım. Hepsi birbirine bağlı. Şu anda bu yok. Belki gelişebilir. İnşallah.

Read More
Düşlerine bizleri de ortak ettiler

📋”Geceler renkleniyor” | 1996 | Aktüel Özel Dizi: Cumhuriyet Dönemi İçin Özel Tarih, Sayı 7 (1983-1996) | Gökhan Akçura

Ama bu alanda son yıllarda sıradışı bir gelişimi sağlayan “Pozitif”in tarihçemizde ayrı bir yeri var. Türkiye’de kimsenin tanımadığı, dünya cazının en marjinal isimlerini getiren, getirmekten öte bizlere sevdiren “Pozitif”, üç delifişek genç adamın girişimi. Ya da başka bir deyişle hayata geçen düşleri… Pozitif kısa sürede benzeri olmayan bir gelenek haline geliyor böylece. […] Ama olsun, bir kuşağın hocası oldular yetmez mi? Düşlerine bizleri de ortak ettiler.

Read More
Istanbul, PozitifAhmet Ulug
İstanbul’un Bohem Cumhuriyeti Asmalımescit

📋”Yeniden Asmalımescit; girişimciler ve evrimleri” | Ocak 2008 | İstanbul Dergisi | Ayça İnce

1999 yılında Asmalımescit mahallesine yeni açtıkları ‘performans merkezi’ Babylon ise İstanbul’un ilgi odağı haline gelmiş, o güne kadar mahallenin adını dahi duymamış bir kesimin mahalleyi ziyaret etmesine ön ayak olmuştu. O yazının üzerinden beş yıl geçti. Ancak Asmalımescit halen yakaladığı popülerliği, yarattığı yeni trendler, yaşattığı hayat tarzları ile sürdürüyor. Birçok gazete yazarı tarafından kendisine yakıştırılan, “İstanbul’un Bohem Cumhuriyeti” unvanını taşımaya da devam ediyor.

Read More
İstanbul'un sesini açanlar

📋İstanbul’un sesini açanlar” | 17 Mayıs 2009 | Hürriyet Pazar

Yirmi yıl önce ABD’den İstanbul’a döndüklerinde en büyük hayalleri dönemin ünlü grubu Sun Ra’yı Türkiye’ye getirmekti. Başardılar ve sonra Pozitif adlı organizasyon şirketini kurdular. Bugün Pozitif’in yaptığı Efes Pilsen One Love, Rock n’ Coke, Akbank Caz Festivali, Blues Festivali, SOS İstanbul gibi festivallere baktığımızda Türkiye’deki müzik piyasasını değiştirip çıtayı yükselttiklerini söyleyebiliriz. Toplamda bir buçuk milyon kişinin gittiği o konserlerde James Brown’ı, The Cure’u, Manu Chao’yu, Jane Birkin’i, Patti Smith’i, Marianne Faithful’u ve REM’i dinledik. Ayrıca 10 yıl önce açtıkları Babylon müzik kulübü, İstanbul’un sesini ve hacmini değiştirdi. Sonra plak şirketi Doublemoon geldi. Bugün Pozitif sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da iyi müziğin markasıdır.

Read More
Pozitif, IstanbulAhmet Ulug
Babylon 10. Yıl Kitabı

📋”Asmalımescit’i kim değiştirdi?” | 2009 | Hürriyet | Tolga Akyıldız

Şimdi kalabalıkları yararak bir konser izlemek üzere yolunu tuttuğum Babylon’un, bu semtin çehresini değiştirdiğini, “Burada konser mekanı mı olur” diyenleri mahcup eden Şehbender Sokak’tan dalga dalga çevreye yayılan bir Laura’sı olduğunu inkâr etmek mümkün değil. Geçen on yıl içinde kalitesinden hiç ödün vermeden İstanbul’un en özel performans mekânı olarak kalmış olması bile bu özelliğinin yanında hiç kalıyor. Babylon’cuların onuncu yıl şerefine çıkarttıkları ‘On’ adlı kitabı okurken kendi hayatımın son on yılı da gözlerimin önünden geçti. Orada izlediğim konserlerle iliklenmiş bir sürü müzik dolu anı… Şimdi “Üşenmeyip Babylon sahnesinden geçmiş müzisyenleri saymaya kalksam” diyemiyorum çünkü kitapta bu liste büyüteçle okunacak kadar küçük puntolarla bile yazıldığında yedi sayfa işgal etmiş. “On”, Babylon’un kapısından geçmemiş müzikseverleri dahi etkileyecek kadar özenli, çarpıcı ve şık bir yapıt. Performans mekanı olarak dünya çapında bir marka olduğuna inandığım Babylon için büyük bir gurur meselesi.

Read More
Pozitif, IstanbulAhmet Ulug